NE KADAR AÇIZ?

Siz hiç daha önce düşündünüz mü? Ne kadar açız diye… Hayır hayır, sadece fiziksel açlıktan bahsetmiyorum, huzura, sevgiye, mutluluğa, samimiyete, barışa, saygıya, medeniyete…

Hepinizin bildiği üzere maalesef yeni toplum medeni bir şekilde yetişmiyor. Artık yeni dünya düzeniyle birlikte insanlar da değişiyor, bununla birlikte doğa da. İnsanlar, doğasız yaşayamayacaklarını bilmiyorlar.

İnsanlar kendi içlerindeki doğayı yaşatmak için dünya’nın doğasını katlediyorlar…
-Ben :D-

Söz konusu medeniyet. İnsanlar, artık medeniyetten medet ummuyorlar. Kendilerinin medeniyetsiz bir toplum olduğunu düşünüyorlar. Azı, çoğu farketmiyor. Böyle bir düşünce tarzı, bence dünyamızdaki en büyük sorun. Herkesin önce kendini, sonra toplumu düzeltmesi gerekiyor. Kişi, kendini düzeltmediği sürece ceza’nın hiç bir önemi kalmıyor. Gündelik hayatta bunların bir çok örneğini görebilirsiniz! Bir örnek de ben vereyim;

Mesela maske takmamanın cezası 900 lira olmasına rağmen insanların bazıları maske takmıyor. Aranızdan “Olabilir, 80 milyon insan arasında illaki maske takmayan çıkacak?” diyenler olacaktır. Ancak üzülerek söylüyorum ki maske takmamanızın cezası 900 lira değil, bir insan canı.

İnsanlar, maalesef ölümü yaşamadıkça ne denli büyük bir bela olduklarını tahmin edemiyorlar. Bu, elbette değiştirebileceğimiz bir şey değil. Toplumdaki herkes ölen insanın neler yaşadığını tahmin edemez. Ancak eğer herkes “Maske takmasam ne olur ki” diye düşünmek yerine “Maske takmak boynumun borcu” diye düşünürse, belki de toplum düzelir. Bu yüzden her şeyden önce insanlara, bunu düşünme bilincinin yerleştirilmesi gerekir. Sonuçta, kötülüğü, idam edemez ya da hapsedemezsiniz. Ancak iyi düşünceler ile değiştirebilirsiniz.

O kadar vahşi yaratıklarız ki, sevdiğimiz biri olmadığı sürece kimin ölüp kimin kaldığı hiç umrumuzda olmuyor. Can aynı can, ruh aynı ruh, insan aynı insan. Farklı bedenlerde olsak da ecel bizi aynı ruhlarda birleştiriyor.

Topluma, öncelikli aşılanması gereken şey ahlak elbette. Ahlakın da yolu, ahlaksızlıklara göz yummamaktan geçiyor. İnsanlar, dur demek yerine #DurDe etiketi açıyorlar. Sonuç? Toplum farkındalığı dışında bir hiçlik.

Bizler, unutkan canlılarız ve başkalarına yapılanları unuturuz. Farkındalık yaratmak için bir heştek açmak da işleri çözmez. Çünkü başımıza gelmediği sürece hiç bir şeyin önemi yoktur bizim için. (Sevdiklerimiz ve hayatımızdakiler dışında.)Dolayısıyla o açılan heşteklerin de bizim için hiç bir önemi yoktur. Ta ki, bunlar bizim de hayatımızın bir parçası olana kadar. Bu kötü alışkanlıklar, hayatımızın bir parçası olunca, artık çok geçtir. Bugün durdurmadığınız kötülük, gün gelir sizin, veya sevdiklerinizin, değer verdiklerinizin başına patlar. İşlerin bu düzeye gelmemesi için de, Twitter’dan #DurDe demek yerine, aslında “Toplumda bu sorunu nasıl çözeriz?” diye düşünmek gerekir. Her şeyden önce de, harekete geçmek.

Uygarlık bir harekettir, bir durum değil. Bir yoldur. Liman değil… (Arnold Toynbee)

Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır. -Atatürk-

Tabii, her şeye dur demek bu kadar kolay değil. Sizin önünüze elbette engeller çıkar. Bunlar, kimi zaman insan, kimi zaman düşünce, kimi zaman ise manevi bir engel olabilir. Önemli olan, tüm bunları hiçe sayarak yola koyulmak.

Kötülük, bir nevi canavar gibidir. Önüne gelen herkesi içine alır ve yoluna devam eder. Manevi yönden zayıf kim varsa içine alır, iyiliktense nefret eder. Kötülüğün ruhu hep açtır, sevgi dolu, saygılı, medeni kim varsa içine alır ve yer. Ancak yine de aç kalır. Sizler de eğer durdurmazsanız bu kötülüğün bir parçası haline gelirsiniz. Ne kadar iyi duygu, iyi insan köreltseniz de size yetmez, daha fazla istersiniz. Sizi kötülüklerden koruyabilecek tek şey inancınız, ve kalbinizdir.

Gerçek uygarlık insanın yüreğinde değilse, hiçbir yerde yoktur. -Dunamek-

İşte, insanlar bu yüzden hep aç. Hem gözleri, hem kalpleri. Hepsi, bir zamanlar iyi kalplerinden öte, medeniyete, insanlığa, saygıya, sevgiye, barışa aç. Ve her zaman da aç kalacak.

Sonuç olarak, mutlu olmak istiyorsanız önce kendinizi, sonra toplumu değiştirin. İyiliği de kötülüğü de katletmek için uğraşmayın. İkisi de ölümsüzdür. Ancak sizin iyi düşüncelerinizle ve iyi kalbinizle değişebilir. Ve unutmayın:

Ruhumuz, bedenimizin bir parçası olmakla beraber, arzularımızın da bir parçası. Biz, iyilikle beraber kötülükle birlikte yaratıldık. İkisi de, herkesin içinde eşit miktarda yaratıldı. Bazıları, içindeki iyiliği ortaya çıkardı, bazılarıysa, kötü oldu ve hep öyle kaldı…

Birisi “NE KADAR AÇIZ?” üzerinde düşündü

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın