İnsanlığın Sonu

Güneş, ufukta yavaş yavaş uzaklaşıyordu. Arkadaki meşe ağaçları, ona eski günleri hatırlatıyordu. Eski gülücükleri, eski gözyaşlarını.. Düşünürken duygulanıyordu. Sanki çok geçmişte kalmıştı tüm anılar… Ama artık farklı bir dünyadaydı. Dünyadan uzak bir gezegende… Bir hareket ne kadar da değiştirmişti hayatını. Sadece düşünüyordu. Üzgündü. Güneş yeniden doğarken yeniden yeşerdi umutlar. Yeni gezegenlere yelken açmak için. Sadece bir gizemin içindeydi ve karanlıktan kurtuluşun tek yolu, anılarla yüzleşmekti. Güneş doğmaya devam ederken yeniden ufka baktı. “Yeni umutlar, yeni heyecanlar zamanı…” dedi kendi kendine. İçini çekti. Güneş doğduğunda, o hala ufka bakıyordu. Gözlerinin sulandığını hissetti.

İnsanlık, kendi kendinin sonunu getirmişti artık… Dünya artık yaşanılmaz bir evren olmuş ve yeni yaşamlar için göçmüştü başka bir diyara. Kendisinden başkası kalmamıştı koca evrende. Düşünceliydi, hem de çok düşünceliydi. Aslında yaşadığı tüm şeyler geride kalmıştı, bunu hazmetmesi zordu. Yıldızlara baktı, gözlerini kapattı ve hayallere daldı.

Gizem, merak, umutsuzluk, hepsi bir aradaydı. Evren mahvolmuş haldeyken kendisini bekleyen büyük bir görev vardı. Uzay gemisine atladı. Yepyeni keşiflere başladı. Bakalım yolculuğunda onu neler bekliyordu…

…Sadece, düşünceliydi…

Birisi “İnsanlığın Sonu” üzerinde düşündü

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın