Uçsuz bucaksız, sapsarı kumların arasında, azizliğiyle etrafı büyüleyen, büyümeye hevesli, varoluşu yüce güçlerden gelen geniş yapraklı, kahve odunlu kocaman bir ağaç vardı. Tanrı, bu ağacı koca çöllerin içinde bir yaşam, bir neşe oluşturmak için yaratmıştı. Çünkü doğanın yasası buydu. Yüce yaradan, evrenin tüm hüznünün üstüne bir neşe inşa etmişti. Bir zevk, bir umut; yaşamın ta kendisi. İnsanın yaradılışı, zevk ile oluşan bir hikayeydi: Eğer dünya ve hayat olmasaydı neler olurdu? Tüm anılar, tüm insanlar, tüm hüzünler, tüm nefretler, tüm acılar, tüm neşeler, tüm düşmanlıklar, tüm kavgalar, tüm dostluklar… Geride kalan bir anlamsızlık olurdu; koca bir anlamsızlık… Ey Yüce Yaradan, bize bağışladığın nimetler için sana şükürler olsun! Tüm anlamamız sendedir! Sen bizim hayatımızın yegane mutluluk kaynağısın, neşesisin! Her şeyi sana borçluyuz. Ey Yüce Yaradan, sen olmasan söyle, bu dünyaları kim yönetebilir? Kim bu düzeni sağlayabilir? Ey Yüce Yaradan, konuş bizle! Haykır bize, bizi aydınlat! Sana derin şükranlarımızı sunarız. ..