ÖĞRETMEN

UYARI: SPOİLER İÇERİR.

Tam 14 gündür post atmadığımı fark ettim! 14 gün boyunca post atmamak olur mu yahu? Galiba biraz üşengecim. Hatta biraz değil çok üşengecim. Her neyse.

Bugünkü eleştireceğim dizinin adı:
ÖĞRETMEN

Bu dizinin tam olarak nerede geçtiğini size anlatamam çünkü dizinin konusu belli bir yere odaklı değil. Dizi bir okulda başladı. Akif Erdem adında bir öğretmen, 12-A sınıfını rehin alıyor. Okulun çeşitli yerlerine bomba yerleştiriyor. Ve 12-A sınıfına Rüya’nın ölümüne kimin sebep olduğunu soruyor. Rüyanın ölüm (intihar) sebebi ise kısaca şu şekilde:

Aslında Rüya, son derece başarılı bir sporcu. Fakat ona karşı pek çok yalan atılıyor. İnsanlar onun doping kullanarak başarılı olduğunu düşünüyor. Sosyal medyadan bir kişi, ona tehditler savuruyor. Ayrıca okulda da oldukça fazla dışlanıyor. Rüya da bunca baskıya dayanamayıp intihar ediyor.

Dizinin konusu henüz bu şekilde. Ancak yeni gelişmeler ile konu değişebilir. Şimdilik konu ile alakalı ucunun pek açık olmadığını söyleyebilirim. Fakat diziyi izleyen kişiler zaten belli bir konu olmadığını anlayacaktır. Konuyla alakalı bir bilgi veremeyeceğim :(.

Dizi ile alakalı pek çok şey söyleyebilirim. Mesela pek çok patlama oluyor. Dizide 12-A sınıfı öğrencileri, Akif öğretmenden kurtulmaya çalışıyor. Ancak Akif öğretmen onlardan bir şekilde kurtulmayı başarıyor. Fantastik bir havası var dizinin. Akif hoca da son derece karizma. Polisler bile 12-A sınıfını kurtarmaya çalışıyor ancak şimdilik birşey yok. Ayrıca dizide Akif hocanın eşinin hastanede olduğunu öğrendim. 3.Bölüm fragmanından anladığım kadarıyla konunun biraz bununla da alakası var. Ancak şimdilik belirgin bir şey çıkmadı. Merakla bekliyorum, acaba ne çıkacak?

Bunun dışında dağınık olarak işlenen başka konular olsa da şimdilik dizinin ana fikrine yaklaşacak nitelikte bir konu yok. 2 Bölüm boyunca en ağır basan konu 12-A konusu. Belki de film boyunca 12-A sınıfındaki öğrencilerle alakalı bir olay olacak. (Eğer gerçekten böyle olursa, dizinin 6-7 bölümün ötesine geçeceğini düşünmüyorum.)

Sonuç olarak dizide heyecan, aksiyon, fantazi, ne ararsanız var. Ama kimilerine göre bu kadar fantastik şey, bomba, patlama, heyecan can sıkıcı gelebilir. Yine de dizinin garip bir havası var. Bence izlemeye değer.

GERİ DÖNÜŞÜM VE EVSEL ATIKLAR

Günümüzün en büyük sorunlarından biri şüphesiz çevre kirliliği. Etrafınıza bakındığınız zaman yerde mutlaka bir çöp görürsünüz. Eğer yolun ortasında değilseniz bir çöp kovası da görürsünüz. Hiç “acaba bu insanlar çöplerini çöpe atamıyor mu?” diye düşünüyor musunuz? Yerler ne kadar pis, ne kadar kirli…

Aslında, çevrenin kirli olmasını engelleyecek birkaç şey var elbette. Bunlardan en önemlisi, çöpü çöp kutusuna atmak. Bundan sonra da, geri dönüşüm yapmak. Bir çoğunuz etrafınızda/okulunuzda/işinizde/evinizin yakınlarında üzerinde kağıt,cam,plastik vb. yazan çöp kovaları görmüştür. Ne kadar az insan kullansa da, aslında bu kovalar çok önemlidir.

Geri dönüştürülebilen atıklar başlıca plastik,kağıt,cam ve metaldir. Bunun dışında beton, piller, teknolojik alet atıkları ve diğer metaller geri dönüştürülebilir.

Öncelikle bu kovalar sayesinde tasarruf sağlamış olursunuz. Herhangi bir ürüne ait çöp, sizin sayenizde geri dönüşmüş olur. Yani, sizin sayenizde kullandığınız ürünler, tekrar yeni ürünler oluşturur. Bu ürünler de, başka insanlara, başka hizmetlere yardımcı olur. Biz de insan olarak hizmetlerden ve daha başka ürünlerden yararlanıyoruz. Yani geri dönüşüm tamamiyle bizim yararımıza bir şey. Siz de evinizde çöplerinizi kategorize edebilirsiniz. Kategorize ettiğiniz bu çöpleri, en yakınınızdaki geri dönüşüm kutularından herhangi birisine atabilirsiniz. Ayrıca geri dönüşüm sayesinde israftan da kaçınmış olursunuz.

İşte sizlere geri dönüşüm hakkında bir örnek:

Karatay Belediyesi ambalaj atıklarını ayrı ayrı toplayarak harekete geçti. Kâğıt, karton, cam, metal gibi atıkların evsel atıklardan ayrılmasıyla 2017’nin ilk sekiz ayında 4.087.232 kg atık toplandı. 6.750.496 KW enerjinin israf edilmesi önlenirken, 25.643 litre benzin tasarrufu sağlandı. 2007’den beri toplam 28.575.383 kg atık toplandı. 261 bin ağaç bu sayede kesilmekten kurtuldu. 179.282 litre benzin ve 47.195.274 KW enerji tasarrufu da sağlandı.

Geri dönüşebilen şeyler olduğu gibi geri dönüşemeyen şeyler de var. Mesela evsel atıklar.

Evsel atıklar, evde tükettiğimiz veya kullandığımız ürünlerin çöplerine deniyor. Bunlardan bazıları geri dönüştürülebilir iken bazıları geri dönüştürülemiyor. Mesela evde kullandığımız kağıtlar geri dönüştürülebilir. Ancak meyve kabukları geri dönüştürülemez. Geri dönüştürülemez malzemeleri kategorize etmemize gerek yoktur. Bunları normal çöplere atabiliriz. Geri dönüştürülemeyen evsel atıklar başlıca evde kullanılan atık sular, atık yağlar, boya atıkları, eski mobilyalar, eskimiş elbiseler, sebze ve meyve atıkları, yemek atıklarıdır.

Evsel atıkların bazıları geri dönüştürülebilir.

  1. Kağıt ürünleri: Kağıt, karton, gazete, dergi, kitap vb.
  2. Metal ürünleri: Teneke kutu, alüminyum folyo, içecek kutuları, kablolar, eski mutfak araç gereçleri vb.
  3. Plastik ürünleri: Pet şişe, poşet vb.
  4. Cam ürünleri: Cam şişe, kavanoz vb.
  5. Piller: Pillerin çok büyük kısmı geri dönüştürülür. Akümülatör (Akü), şarjlı piller, bataryalar

Ayrıca bitki ve hayvan kaynaklı atıklara da organik atık denir. Organik atıklar da geri dönüştürülemez.

Son olarak sakızın doğada 5 yıl, pet şişenin 400 yıl, kutu kolanın 10 yıl, plastik malzemelerin 1000 yıl, camın ise tam 4000 yılda doğada çözündüğünü söylemeden geçmeyeyim.

Unutmayın, vazgeçmediğiniz sürece yaptığınız her hatanın bir geri dönüşü olabilir.

SAKIN BU POSTU OKUMA!

Psikolojik olarak baktığımızda, aslında insanın pek çok keşfedilecek yönü var. İlk başta hislerimiz. Başkalarına karşı hissetiğimiz duygular, düşüncelerimiz. Bundan sonra davranışlarımız, ve daha niceleri…

Günümüzde, eskiden yapılması imkansız olarak öngörülen pek çok şey yapılır durumda. Mesela artık dünyanın öbür ucundaki bir yere bile 1 gün içerisinde gidebiliyorsunuz. Ancak dünya her zaman olumlu yönde değişmedi elbette. Olumsuz yönde etkileri de oldu. Batıda, doğuda, gelecekte, geçmişte ve daha nicelerinde iyiler de oldu, kötüler de..

Tabii hayat her zaman mutsuzluklarla dolu değil. Bazen güzel olaylar da oluyor pek tabii. Yine de mutlu olmaya bakınca hayatta, daha mutlu oluyorsunuz. Her şeye olumlu bakın. Hayata tersten bakmayı deneyin. Aranızda iyimser veya kötümser insanlar olacaktır. Tabii, kötümserler kötüyü, iyimserler iyiyi iddia edecektir. Bakış açınızın, iyimser veya kötümser olmanızla bir alakası yok oysaki. İyimser insanlar da hayattan nefret edebilirler. Sadece iyi yönlerine bakın. Hala yaşıyorsunuz! Hayattasınız, mutlusunuz, mesutsunuz, bir aileniz var! Bunca şeye rağmen hala huzursuzsunuz! İyi de, bir tek siz huzursuz değilsiniz ki? Tüm dünyada teknoloji bağımlılığı, huzursuzluk, mutsuzluk baş göstermekte. İnsanlar, ya belli bir düzen içinde ve bıkmış durumda, ya da belli bir düzenleri yok, savaş içindeler.

Tabii belli bir düzen içinde olmayı, belli bir düzen içinde olmamaktan daha iyi olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat, hep aynı düzenden bunalır insan! Bir fark, değişim arar hep. Hayatta, bir farklılık arar, bir değişken arar! Bu değişkeni bazen insanlar kendi elleriyle oluşturur, bazense doğa oluşturur. Günümüz teknolojisiyle zaten pek çok insan manipüle edilmiş durumda. Tüketim çılgınlığı, teknoloji bağımlılığı, günümüzde hatsafada. Teknolojiyi icat eden de insan, teknolojiyi kötü kullanan da insan. Ancak kendi elinizle bir şeyler başaribiliyorsunuz, tabii çoğu zaman. Gerek depremler, gerek doğal felaketler insanları zaman zaman başına büyük işler açabiliyor. Ancak 2020 değerlendirmesi postunda da bahsettiğim gibi, bir olay oluyorsa illaki nedeni vardır. İnsan, belli bir düzen içinde olunca bu düzene çoğunlukla alışır, kimi zaman da sıkılır. Tabii ki siz de bir plan yapsaydınız ve bu planınızda insanları manipüle etmeyi düşünseydiniz, işinize karışacak insan olmasını istemezdiniz. Ne kadar az önce de bahsettiğim gibi sıkılan insan sayısı az olsa da, neticede var ve ses çıkarması, sizin planlarınızı bozabilir. İşte bu yüzden, mükemmel bir denge lazım. Ve bu muazzam denge için de, aynı muazzamlıkta zeki insanlar lazım. Bir facebook, instagram öyle kolay kolay meydana gelmiyor. Herkes sandığınız kadar masum değil yani. Dünya da masum değil, başınıza binbir türlü olaylar gelmeye devam edecek. Dünyanın kanunu bu! Zaten sınırlı bir yer burası. Öleceksiniz, her türlü.

Büyük zekalar, birlikte düşünür. -Malcolm X-

Tabii bi de düzensizlik var. Yani belli bir düzende olmadığınızı. Yanılmıyorsam önceki postlarımdan birinde özgürlükte iyilerin de kötülerin de meydana gelebileceğinden bahsetmiştim. Aynı şekilde düzensiz ortamda iyiler de, kötüler de olabilir. Suriyeyi düşünün. Savaş var, dolayısıyla düzensizlik. Kimisi canını kurtarmak için kaçıyor, (kimisi mi? =) ) kimisi de kaçmıyor, rehin oluyor falan. Fakat bu bizim konumuz değil. Benim anlatmak istediğim şey, özgür yani düzensiz ortamda irade devreye girer. İradesiz birisi iseniz özgürlük sizi olumlu yönde etkilemez. İradeli birisi iseniz tam tersi olur.

Hayatın kanunu değişim değil, düzen; ideal olan da evrim değil, dengedir. -Buğra Ekinci-

Düzenliliğe geri dönelim. Manipülasyonla alakalı sizlere birkaç şey daha söylemek istiyorum:

Ne kadar herkesi manipüle edebilecek bir zekaya sahip olsanız bile, manipüle olmuş insanlar arasında mutlaka ama mutlaka bir bit yeniği çıkar. Siz çıkmaz zannedersiniz, ama çıkar. “Bir dakika ya, bu işte bi terslik var!” der birisi yani. Ve bunu asla engelleyemezsiniz. Farkındayım, yukarıda yazdıklarıma ters düşüyor olabilir, ancak ne kadar dünya üzerinde binbir türlü manipülasyon, hile, sahtekarlık dönse de mutlaka bir anormallik olur. Bir terslik… Bunun nedeni ise insanın yaratılışıdır. İnsan, yaratılışı gereği her zaman bir şeyler isteyen bir canlıdır. İyiyi ister, kötüyü ister. Şunu ister, bunu ister. Ancak çoğu zaman tersini ister. Bu postun başlığını da bu yüzden SAKIN BU POSTU OKUMA! koydum. Çünkü, böyle bir başlık koyunca sizin okuma isteğiniz daha da artar. Çoğunlukla ters bir zihniyet var insanda yani. İnsan da, aynı şekilde eğer tüm dünya manipüle edilse bile bir terslik meydana getirir. Bazen belli etmeyebilir, çünkü gerçekten çok iyi bir şekilde manipüle edilmiştir. Ancak zihniyeti ara sıra farklı yerlere gider. “Bi dakika ya, biz ne yapıyoruz?” gibisinden. İşte bu yüzden, insanoğlu asla %100 manipüle olamayacaktır. En azından kıyamete kadar. Tabii bu tamamiyle benim fikrim.

İnsan, ‘Neyse o olmayı’ reddeden tek yaratıktır. -Albert CAMUS-

Sonuç itibariyle hayat garip bi yer! Çoğu zaman sizi yanıltsa da, sizi üzse de, yine de yaşamaya değer bi ortam! Deneyimlenmesi gereken bir yer! Hayatı dibine kadar yaşamak, hepimizin gayesi olmalı mutlaka! Tabii eğer, mücadele verirken şehit olmazsanız…

Tekrardan İdlib’te ölen şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına da sabır diliyorum. Evlat acısı mutlaka çok zor bir şey olmalı.

TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI

Her şeyini derleyip toplayıp gideceğin zaman, geride daima bir şey kalır.Bu bir eşya, bir düşünce, bir kitap veya bir duygu olabilir. -Kendi sözüm :D-

Şaşırdınız değil mi? İlk defa bir söz ile başlıyorum posta. Aslında bu söz, çok derinlemesine tartışılabilir ancak ben sadece bir konu hakkında konuşmak istiyorum.

Sözgelimi teknoloji. Teknolojinin tüm imkanlarından yararlanıyoruz, WhatsApp’tan mesajlaşıyoruz, sosyal medyaya fotoğraf atıyoruz, falan filan. Ben de teknolojiden nasibimi alıyorum pek tabii. Blog yazıyorum, post atıyorum. Ancak, bu teknoloji sandığınız kadar masum mu? Gerçekten sizin sosyal medyadan yazdığınız bir şey, hakikaten çok mu masum?

Öncelikle sorunun cevabını vereyim; hayır. Sizin yazdığınız şeyler masum değil. Takdir edersiniz ki herkes sizin gibi yazarsa bu olayın büyümesine yol açar. Günümüzde de pek çok trendin büyük bir hızla büyüdüğünü düşünürsek aslında çok da şaşırmamak lazım. Ülkede gereksiz ve saçma trendlerden ziyade bilime, teknolojiye ve sanata önem verseydik, belki de bu durumda olmazdık. Çünkü sizin aslında “amaan, boşver!” dediğiniz her şey sizin psikolojinizi olumsuz yönde etkilemekte. Kaldı ki ortalama teknolojik aletler başında vakit geçirme konusunda lider ülkelerden biriyiz. Yani, sosyal medya yoluyla aklınıza gelebilecek her şey yayılabilir. Bu, iyi de olabilir, kötü de. Tabii bu sosyal medya konusu bir tek bizim ülkemizin sorunu değil. Her ülkede sosyal medya kullanımı gün geçtikçe artıyor. Ayrıca sosyal medya kullanım yaşı da. Üç yaşındaki çocuğun elinde tablet var. Bir çocuğun hayali ne kadar genişletilebilirse aynı şekilde tablet telefon ile hayali o kadar sınırlandırılabiliyor. Bunu eleştirmek bana düşmüyor tabii. Neticede eline tableti telefonu veren ailesi. Sosyal medya kullanımı gün geçtikçe ve arttıkça size olan etkisi de artıyor. Medyanın da özgür bir platform olduğunu düşünürsek bugün haberlerde gördüğünüz insan kaynaklı ne kadar acı haber varsa ileride hepsinin 5 katının olacağını tahmin edebiliriz. Çünkü medyada kötü düşünceler büyüdükçe kötülükler de büyüyor. Ayrıca kötü insanların sayısı da artıyor. Çünkü özgürsünüz! Özgür ortamda iyilik de olur, kötülük de.

Korkarım ki bir gün teknoloji, insan etkileşiminin önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak. -Albert Einstein-

Ayrıca medya, insanı huysuzlaştırıyor. Bir gün medyayla uğraşmayın, hayatınızda neler değişecek görün. Demeyeceğim, çünkü aranızdan pek çok kişinin medyayı, daha doğrusu sosyal medyayı bırakamayacağına eminim :). Buna ben de dahilim. İnsanı huysuzlaştırıyordan kastım aslında daha çok, başkalarına karşı iletişimini değiştiriyor.

Teknoloji kola takıldığı anda çalışan saatleri icat etse de, sahici hayat hâlâ kurmalı saatlerde akıyor. -Tarık Tufan-

Peki, ne yapmalıyız da teknolojiden kurtulmalıyız?

İşte, bu sorunun cevabı çok tartışılır bir konu. Çünkü insanlar tüm hayatını -neredeyse- teknolojiye adamış durumda. Bu yüzden cevap vermesi çok zor. Ancak buna, sonra değineceğim. Şimdilik Hoşçakalın!

NOT: Bu postta teknoloji, teknolojik alet, teknolojik aletler, teknolojik kelimeleri aynı manada kullanılmıştır. Hepsi özellikle telefon ve tablet olmak üzere aklınıza gelecek tüm teknolojik ürünleri içermektedir. (TV, bilgisayar, laptop…)

DEVAM EDECEK

Bu arada, teknoloji ile alakalı çok da bilgi sahibi olmadığım için bu bölümdeki sözleri alıntı yaptım.

KAYNAK: https://starfikir.com/2016/09/29/teknoloji-ile-ilgili-soylenmis-guzel-sozler/

ADALETİN BU MU DÜNYA?

Hepinizin bildiği üzere dünya üzerinde pek çok adaletsizlik var. Mesela obezite insanlar olmasına ragmen, Afrika kıtasında ve daha nice ülkelerde insanların açlık sorunu çekmesi gibi. Oysa, insanlar kendi aralarında adaletsizlik yapar. İsterlerse kendi aralarında eşit miktarda yemek verebilirler. Böylece dünyada aç insan kalmaz. Ancak insanın gözünü hep bir hırs bürümüştür. Bu yüzden bazı insanlar hep ama hep en iyilerini isterler. Ama en azından dünyada aç insan kalmaz.

İşte, hayat da aynı bunun gibidir. Çoğunlukla adaletsizdir, bazen yüzünüze güler, bazense sizi üzer. Fakat insan, bütün bunlara sabretmelidir. Çünkü zaten bu dünyaya gönderilme sebebiniz bu. Dünyada bizim yapacağımız hiçbir şey olmasaydı herkes huzurlu olurdu, ancak dünya çok sıkıcı bir yer haline gelirdi. İnsanlar aksiyon arardı, heyecan arardı. Çünkü eğer insanın üzerine bir sorumluluk yüklenmez ise insanlar çok tekdüze bir yaratık haline gelir. Elbette her zaman mutlu olursunuz, çünkü size sabredeceğiniz herhangi bir bela gönderilmez. Bu bela belki bir üzüntü, belki sinirlendiğiniz herhangi bir şey olabilir. İnsanın başına herhangi bir imtihan, bir musallat, bir bela gelmezse asla bir heyecan olmazdı hayatta. Böylece bir anlamı kalmazdı hayatın. İnsanlar da sıkılırdı, huzursuz olurdu. Yine de her şeye ragmen zor bir hayat olduğunu ben de Kabul ediyorum. Ee, gülü seven, dikenine katlanır.

Hayatta huzuru bulmanıza gerek yoktur, çünkü huzur aranarak bulunmaz, huzur sizi bulur. Huzur, öyle parayla, maddiyatla bulacağınız bir şey değildir. İnsan da heyecan aramadan sıkıcı bir hal alır, sıkıldıkça da huzursuz olur. Yani, hayatta herhangi bir bela gelmezse başınıza, huzuru da bulamazsınız.

Adalet konusuna geri dönelim. Aslında dünyada adaletsizliklerin pek çok sebebi var. Ancak birincil sebebi uyuşukluk. Sözgelimi hakimlerin uyuduğu değil. İnsanların uyuduğu. Etrafta onlarca, binlerce haksızlık var. İnsan olarak elimizden geleni yapmak bizim vazifemiz. Ancak elbette tüm hasızlıklara müdahale edemeyiz. Çünkü illaki insanların başına haksızlık (musallat) gelir. Eğer insanın başına bir musibet gelmezse yukarıda yazdığım gibi, huzursuz olur insan. Yani her zaman bir haksızlık olacak arkadaşlar. Bizim insani tek görevimiz, elimizden geldiğince müdahale etmek.

İnsanların uyumasından tek kastım, gözümüzün önünde gerçekleşen adaletsizliklere göz yumması değil. İnsanların beyni de uyuşmuş. Artık doğru dürüst okuyamıyorlar, yazamıyorlar, yargılayamıyorlar. Zaten ülkede kaliteli bireyler meydana gelmezse okuyamaz, yazamaz, yargılayamaz da. Bunun nedeni çoğunlukla eğitim sistemiyle bağlantılı. Çünkü kaliteli eğitim görmeyen çocuktan kaliteli bir kişilik beklemezsiniz. Ayrıca ailesi çocuğa iyi sahip çıkmıyorsa, çocuğa iyi örnek olmuyorsa, bu da çocuğu kalitesiz bir birey haline getirir. Kalitesiz bireylerin çok olduğu bir ülkede de huzur az olur. Çocuğun önünde sigara iç, sonra “sen içme” de. Oldu!

Her şeye ragmen, hayat o kadar kötü bir yer değil. Ara sıra güzel olaylar yaşanıyor, insanlar zaman zaman mutlu oluyor. Mutluluk, kimilerine çok uğruyor, kimilerine ise az uğruyor. Unutmayın, yaşadıklarınızın hepsinin karşılığı diğer tarafta görülecek. Ayrıca hayatı çok da ciddiye almayın. Bilin ki, hayat sadece,  sizin diğer dünyadaki iyi veya kötü amellerinizi oluşturacak bir yer,sizin sınırlarınızı ölçmek için inşa edilmiş bir simülasyon, bir deneyim…

FABL

Her zaman eleştiri yapılmaz, ben de bugün sizlere farklı türden bir blog sunmak istedim. Bu blog fabl tarzında. Kısa ve güzel bir fabl sunmak istedim sizler için. Karşınızda, iki hayvanın öyküsü!

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde… Masum bir tavşan ve kurnaz bir tilki varmış. Tavşan, her gün dışarı çıkar, gezinir gelirmiş. Çocuklarına ahududu toplar, ağaç dallarından yapraklar alıp tekrar evine gelirmiş. Bu yapraklar ile çocuklarına bir yuva yapmaktaymış tavşan. Fakat bu tavşan, kurnaz tilkiden çok korkarmış. Ona asla yaklaşamazmış. Sabah ahududu toplamaya giderken kurnaz tilki görürse korkudan tir tir titrer, sığınağına kaçarmış. Neyse ki sığınağın ağzı tilkinin ağzından küçükmüş de şimdiye kadar bir sorun yaşamamış. Bir sabah yine ahududu toplamak için sığınaktan çıktığında ahududu toplayacağı yerin önünde tilkinin nöbet tuttuğunu görmüş. BU yüzden ahududu toplayamamış. Çaresiz, akşam olup tilkinin uyumasını beklemiş. Akşam olup tilki uyuyunca sığınaktan çıkmış ve yavaş adımlarla yürümeye başlamış. Ahududunun yetiştiği yere gelmiş ve iki çift kükreme sesi duymuş. Halbuki bu ormanda tilkiden başka tehlikeli hayvan yaşamıyormuş. Bu kükreme sesleri gecenin karanlığında vücudu kaybolan ve gözleri parıl parıl parıldayan kara ktaplandan geliyormuş. Tavşan irkmiş bu kaplandan. Halbuki ona saldırmıyormuş. İrkile irkile ahududu toplamaya başlamış tavşan. Bir anda güçlü bir kükreme sesi duymuş ve kaçmaya başlamış. Tilki, tavşanın yolunun üstüne tuzak kurmuş. Tavşan, bu tuzağa basarak hayatını kaybetmiş.

Peki, tilki uyurken nasıl tuzağı hazırlamış ki diyeceksiniz. Tavşan, ahududu topladığı yere giderken çıkardığı ayak sesleri, tilkiyi uyandırmış.

ERDEMLER

Selamlar. Bugün sizlere 6 tane büyük erdemi anlatacağım: Bunlar yardımseverlik, sabır, cömertlik, empati, dostluk, hoşgörü.

Hayatta her insan değişebilir. Yaşadığınız olaylar, kişiliğiniz, genel tavrınız sizi değiştirebilir. Fakat, insanı insan yapan değerler yaşadığınız olaylar karşısında değişiyorsa, bu ciddi bir sıkıntıdır. İşte insanı insan yapan bu özellikler, herkeste sabit kalması gereken bu özelliklerin adı ERDEMLERdir.

Hatırlarsanız Erdemliler Topluluğu diye bir topluluk vardı. Hz. Muhammed (s.a.v) efendimiz bu gruptaydı. Bu grubun amacı, toplumda huzuru sağlamaktı. İşte aynı şekilde erdemler’in asıl amacı, toplumda huzur, dostluk , barış, hoşgörü kazandırmaktır. Erdemli insan aynı zamanda mutlu olur. Çünkü erdemli insan, karşısındaki kişilere nasıl davranacağını bilen bir insandır. Kişisel veya ruhsal bir probleminiz olmadığı sürece siz de erdemli bir insan olabilirsiniz. Erdemli insanın mutlu olmasının bir başka nedeni de bir tek insanların değil, Allah’ın takdirini de almasıdır. Ayrıca olaylara iyimser bakarsınız. İşte bugün sizlere temeldeki 6 erdem kavramının insanlarda neden olması, ve insanın değişimiyle beraber asla değişmemesi gerektiğini anlatacağım.

Öncelikle yardımseverlik ile başlayalım. Yardımsever insan, aynı zamanda şükretmeyi de bilen bir insan olabilir. Nasıl mı?

Yardımsever insan, insanlara yardım eder. Yardım ettikçe elindeki tükenir, fakat aynı zamanda elindekinin bereketi artar. Yardımsever insan elindekinin bereketini bilerek elindekine şükreder, Dolayısıyla nankörlük etmez. Ancak bir insan ASLA ama ASLA tamamen şükreden bir birey olamaz. Çünkü bir insan her daim en iyisini istemeye meyillidir. Kimisi daha çok ister, kimisi daha az ister. Kimisi zaman içerisinde nankördür, yaşadığı olaylar onu şekillendirmiştir, ancak zamanında nankördür. Neticede insan nankördür, nankör olmuştur. Hatta insanın nankör olduğu kuranda bile geçer.

Sabır ile devam edelim. Aslında bir insanın sabırlı olması da gerekir. Çünkü ;

Sabır, en büyük erdemdir. (Hadis-i Şerif)

Aynı zamanda kişiye yaşadığı, yaşayacağı olaylara dayanıklılık kazanmasını sağlar. İnsanı dayanıklı ve dolayısıyla güçlü bir birey yapar.

Cömertlik. Aslında bir insan, yardımsever ise aynı zamanda cömerttir. Cömertliğin yardımseverlikten tek farkı, yardımsever yardıma ihtiyacı olana dağıtır, cömert herkese. Cebi boldur yani. Ancak fazlasıyla cömertlik yaparsanız bu israfa girer. Böyle bir ganah girmeyi kimse istemez.

Empatiyle devam edelim. Empati, kişinin kendisini karşıdakinin yerine koymasına denir. Karşıdaki insanı daha iyi anlamak için empati yapmanız yeterlidir.

Gelelim hoşgörüye, hoşgörü, insanı insan yapan en önemli özellik olabilir. Hoşgörü olmasaydı insanlar birbirlerine iyi davranmazdı. Anlayışlı olmazdı. Kısacası, birçok erdemi ve iyiliği kapsar hoşgörü.

Son olarak dostluk. Dostluk, aslında insanı güvende hissettirir. Türkülere, şiirlere konu olmuştur dostluk. Aslında dostluk, insanın hiç beklemediği zor bir durumda onun elini tutacak gerekirse …….

DEVAM EDECEK!

RENKLER

Selamlar. Bugün sizlere renklerin psikoloji üzerindeki etkisini anlatacağım. Renkler aslında sizin düşündüğünüz kadar basit bir şey değildir. Sizin davranışlarınızdan tutun ruhen durumunuza kadar pek çok şeyi etkiler. Mesela bazı renkler gözünüzü yorar. Dolayısıyla sizi yorar. Bazı renkler de sizi rahatlatır. Bazı renkler ferahlık verir, bazıları canlıdır. Ancak hepsinin tek ortak noktası: Hepsi çok renklidir! 🙂

Kırmızı ile başlayalım. Kırmızı aslında pek çok yerde dikkat çekmek için kullanılır. Ciddi, aktif bir renktir. Heyecanı, enerjiyi temsil eder. Ayrıca acil durumun da rengidir. Çünkü aktif bir şeyi temsil eder acil durum. “İçeride hasta yatıyor, rahatsız etmeyin!”

Kırmızının fazla kullanımı aşırı obeziteye neden olabilir. Neticede iştahı da kabartan bir renktir. Ayrıca dikkat çeken de bir renktir. Kendisi benim favori renklerimden biridir.

Sarı ile devam edelim. Aslında açık sarı, en çok göz yoran renktir. Neşeyi, mutluluğu temsil eder. Açık bir renktir. Ayrıca kırmızı gibi sarı da dikkat çeken bir renktir. En kolay farkedilen renklerden biridir. Yerinde kullanıldığında kişiye neşe verir. Fazla kullanımı gözünüzü yorar. Hatta depresyona bile sürükleyebilir. Dikkat çekmek amaçlı yapılan trafik ışıkları da sarı renklidir. Hani yanıp sönen.

Yeşilden de biraz bahsedeyim. Yeşil de aslında aktif bir renktir. Sakinlik verir. Huzur verir, sağlığı temsil eder ve bitkisel ilaçlarda en çok kullanılan renktir. Ayrıca güven verir. Bu yüzden bankaların rengi olarak da kullanılır. Trafikte hareketi temsil eder.

Maviden devam edeyim. Mavi aslında sakinliği ve huzuru temsil eden bir renktir. Bu yüzden Twitter, Facebook ve pek çok sosyal platformun rengi de mavidir. Ayrıca otoriteyi ve verimliliği temsil ediyor.

Aslında mor da gayet güzel bir renktir. Kendisi asaleti, büyüklüğü, lüxlüğü temsil eder. Zamanında zor bulunan bir renkti. Bu yüzden farkındaysanız pek çok ülkenin bayrağında mor renk yoktu. Mor, zamanında bir çeşit salyangozdan elde edilirdi. Binlerce salyangozdan.. Bu yüzden çok ama çok pahalı bir şeydi. Günümüzde ise hala lüxlüğü temsil ediyor. Hatta 200 lira mor 🙂

Beyaz ve siyah renklerine ne dersiniz? Sanırım beşiktaş renkleri 🙂 Beyaz ve siyah renkleri genelde ciddiyet, iyilik ve kötülük, negatif ve pozitif gibi ögelerde kullanılır. Bir bakalım:

Siyah, genelde düşman taraf için kullanılır. Kötülük için yani. Kötü şeyler diyince akla gelen ilk renklerden biri siyahtır. Kendisi ciddi bir renktir. Ayrıca yas ve kederi temsil eder.

Beyaz ise tam tersi dost taraf için kullanılır. Yani iyilik için. İyi şeyler denince akla gelen ilk renklerden biri beyazdır. Kendisi tarafsızlığı, nötrlüğü de temsil eder. Ayrıca güven,saflık ve temizlik için de beyaz kullanılır.

Bir sonraki postun ne olmasını istiyorsanız yorumlarda belirtebilirsiniz! Hoşçakalın!

ÖZLÜ SÖZLER

Ekstra bir postla daha karşınızdayım. Bugün sizlerle özlü sözleri paylaşacağım. Özlü sözler, genelde tavsiyelerden oluşan ve bir ana fikri olan sözlerdir. İşte karşınızda, özlü sözler.

“Her şey, neye layıksa ona dönüşür.” – Mevlana

“En iyisi, sevinmeyi öğrenelim; böylece başkalarına acı vermeyi ve acıları düşünmeyi unuturuz.” – Friedrich Nietzsche

“Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur.” – Yunus Emre

“Kalbinizle yaptığınız her şey, size geri dönecektir.” – Mevlana

“Ya susmak ya da suskunluktan daha kıymetli bir söz söylemek gerekir.” – Pisagor

“Bozuk olunca maya; ne ar tanır ne de haya.” – Hz. Mevlana

“Gülmek için mutlu olmayı beklemeyin belki de gülmeden ölürsünüz.” – Victor Hugo

“Kendini yanlış hikayede bulursan ayrıl.”  – Mo Willems

“Yorgun olduğumuzda, uzun zaman önce fethettiğimiz fikirlere saldırıyoruz.” – Friedrich Nietzsche

“Halkın işine kayıtsızlık için iyi adamların ödediği bedel, kötü adamlar tarafından yönetilir” ( Platon)

“Kazanırsan, açıklamana gerek yok… Kaybedersen, açıklamak için orada olmamalısın!”  – Adolf Hitler

“Mutluluğu, en karanlık zamanlarda bile, sadece ışığı açmayı hatırlarsa bulur .”  – JKRowling

“En iyi intikam düşmanınız gibi olmamaktır.”  – Marcus Aurelius

Sevgi, insanın var oluş sorununun yanıtıdır. – Erich Fromm

Davranışlarımızda geçmişin izleri saklıdır.

Yerini vaktinde terk etmeyi bilmek gerçek olgunluktur, sadece acizler kalmakta ısrar eder. – Victor Hugo

Geldik delirdik gidiyoruz, faydası yok sakinleştiricilerin… Deli dedikleri şey, tek kişilik bir azınlıktı belki de… – George

Her şeyi çok fazla ciddiye alıyorsunuz, bu yüzden de çok mutsuz oluyorsunuz. – Dostoyevski

En gülünç olanı da, insanların sizi eskisi gibi kullanamadığında değiştiğinizi söylemeleridir. – Sigmund Freud

İnsan psikolojisi tatmin olabileceği her durumu lehine kullanır.

En güçlü insanlar, en zor zamanlarında bile tebessüm edebilen insanlardır.

Psikolojik olarak neye ihtiyacı varsa ona inanmaya meyillidir insan, söylenen şeyin doğru olup olmadığı ikinci dereceden önem taşır. – Emrah Serbes

KAYNAKÇA

GuzelCumleler.com

https://www.neoldu.com/en-guzel-ozlu-sozler-ozlu-ask-mesajlari-10857h.htm

NE KADAR ÖZELSİNİZ?

Hayatta bazen kendinizi özel hissetiğiniz zamanlar olur, ki herkesin de oluyor. Hocanın çözemediği soruları çözmeniz, herhangi bir testte tamamen doğru yapmanız gibi. İnsana aslında küçük de bir mutluluk da sağlıyor bu tarz şeyler. Peki, gerçekten özel miyiz?

Öncelikle biraz felsefik düşünelim. Felsefik olarak baktığımız zaman aslında mucize bir canlıyız denilebilir. Neticede en tehlikeli, en zeki, en düşünür tür insan. Tamamiyle diğer canlılardan üstün kılınmış bir tür. Gözle görebildiklerimizden üstün..

Bu üstün aklımızla pek çok şey yapabiliriz. Yapabildiğimiz kadarını.. Elbette 50 yıl sonra yapamadıklarımızı da muhtemelen yapabiliyor olacağız. Mesela ışınlanma! Tehlikeli beyinlerin altından kalkamayacağı yük yoktur. Tabii ki de inancın üstü dahil edilmemeli bu yüke.

Biraz da evrene bakalım.

Milyarlarca galaksi var, milyonlarca yörünge var, milyarlarca insan var, ve biz sadece biriyiz. Bu boyuttan bakınca da aslında evrenle kıyaslandığında küçümsenecek derecede küçük bir yaratık olduğumuz söylenebilir.

Peki, bir insanı özel yapan şey nedir?

Bir insanı özel yapan şey her şey olabilir. Davranışları, zekası.. Fakat benim düşüncem herkesin zeki olduğudur. Neticede her yönden kötü bir insan yoktur. Mutlaka iyi bir yönü vardır herkesin. Ben şahsen bu kanıdayım.

Aslında herkes zekidir. Fakat siz bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız elbette aptal dersiniz. -Albert Einstein-

Psikolojik boyuttan da bir bakalım:

İnsanı övünmesi zeki yapmaz. Neticede sen kendine ben zekiyim diyince zeki olmuyorsun. Veya birisine aptal diyince.. Bu yüzden genellikle zeki insanlar övünmez. Ayrıca insanlar hep kolaya kaçmayı adet edinmiştir. İnsanın doğasında her zaman kolaya kaçmak ve nankörlük mevcuttur. Fakat tüm bunları üzerimizden atmayı başarırsak daha nitelikli bir insan olabiliriz. Ama elbette hiçbir zaman tamamını atamassınız çünkü şeytan hep etrafınızda olacaktır. Lakin bir kısmını atabilirseniz bu sizin için iyi olacaktır. Ertelemeden bir işi yapmak her zaman daha iyidir. Siz de zeki bir insan olmak istiyorsanız, öncelikle sizi zeki yapacak şeyleri hayata geçirmelisiniz.

Mesela kitap okuma. Kitap okumak sizleri zeki yapan bir etken olarak kabul edilebilir. Anlamanızı kolaylaştırır, konuşmanızı düzeltir. Okumanızı etkiler, daha iyi bir şekilde okumaya başlarsınız. Bu da soruları daha çabuk çözmenize olanak sağlar. Düşünce şeklinize çekidüzen verir.

Sonuç olarak, kendinizi zeki hissetmekte haklısınız. Çünkü her insanın iyi olduğu bir yön vardır.

“Her kötülükte bir iyilik vardır.” -Hadis-i Şerif-

Ama unutmayın, milyarlarca galaksi ve gezegen var. Milyarlarca insan ve canlı var. Siz, sadece bir insansınız ve büyüklük taslamak sadece sizi yorar. Özgürsünüz, iyiyi seçmekte ve kötüyü seçmekte karar sizin. Fakat şunu da bilin:

İyiyi seçmek sizi düzeltir, kötüyü seçmek sizi bozar.

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın