EĞİTİM SİSTEMİMİZ

10 years ago

Bu yazıyı bir çoğunuz “on yeerz ego” diye okumuşsunuzdur. Neden acaba? Toplam 16 yıl boyunca eğitim görmedik mi hepimiz? 12 yıl ingilizce eğitimi görmenize rağmen neden?

Bugünkü konumuz “Eğitim Sistemi.” Siz ona terk edilmeye mahkum evler de diyebilirsiniz.

Kitap okuyun. Kitap okumayan bireyler kandırılmaya muhtaçtır. -İlber Ortaylı-

Peki bütün bu anlattıklarım ne anlama geliyor? İsterseniz sizlere tüm olayı baştan anlatayım:

Her anne-baba öğrencisini okula öğrenmek için gider. Birinci sınıfta sıcak bir ortam ile karşılaşır, karşılaştığı gibi büyür, yetişir. Aslında kişinin ahlakı da aile ve okula bağlıdır. Neyse, bu başka bir postun konusu.

İlkokul bir şekilde geçer gider. İlkokulda başarılı olup olmamanız genelde önemli değildir. Fakat kişi ortaokula geçince daha farklı bir ortamla karşılaşır. Hocalar değişir, dersler zorlaşır. Sınavlar zorlaşır. Öğrenci daha çok sorumluluk hissetmeye başlar. Sonra liseye geçince bazı öğrenciler bu yükü kaldıramaz, başarıları düşer. Başarısız insan hayırsız, ahlaksız insan değildir. Fakat başarılı insan da ahlaklı, hayırlı insan değildir. Aslında eğitim sisteminin bir sorunu da bu. Öğrenci başarısına göre övülüyor. Başarılıysan zeki, başarılı değilsen GERİZEKALI muamelesi görüyorsun. Ayrıca öğrenciler de senin hakkında böyle düşünmeye başlıyor. Küçük bir araştırma yaptıktan sonra derslerde başarısız olan insanların da çok iyi yerlere geldiğini göreceksiniz.

Benim derslerim başarılı değildi. Sınavlardan iyi not alamıyordum. Arkadaşımın notları ise benden çok daha iyiydi. O Microsoft şirketinde başarılı bir mühendis oldu, ben de Microsoft şirketinin sahibi oldum. -Bill Gates-

Okullarda başarısız olan insan iki yola gider:

1- Hiçbir yerde olamaz. Başarısız bir insan olarak hayatını sürdürür.

2- Okullardaki başarısızlıklarından ders çıkararak iyi bir yere gelirsin.

Vazgeçmediğin sürece başarısız sayılmazsın.

(alıntı)

Kısaca eğitim sistemimizin en büyük eksikliklerinden birincisi bu. Başarına göre dikkate alınıyorsun. Dolayısıyla ikinci bir eksiklik daha çıkıyor ortaya: Kıyaslama.

Başarılı insansan zeki, kültürlü, ahlaklı kısacası mükemmel bir öğrenci olursun. Başarısız bir insansan kötü, hayırsız bir insan olarak görürsün. Başarısız insanların kötü hareketleri daha fazla kınanır. Aslında bu medya gibi bir şey. Medyada sizin o sevdiğiniz, insanların bir çoğu aslında gerçek hayatta kötü insanlardır. Aynı şekilde sizin başarılı diye nitelendirdiğiniz insanlar aslında çok ahlaksız kişiler olabilirler. Size temiz, ahlaklı diye gösterilen ülkedeki insanlar belki gerçekte çok temiz ve ahlaklı değillerdir. Belki siz çok safsınızdır.

Dikkatli davranmazsanız medya size iyi insanları kötü, kötü insanları iyi gösterir. Malcolm X

Üçüncü ve muhtemelen en büyük sorunu da ezbere dayalı eğitim sistemi. Geçen gün kitaba göz attım. Geçen sene ingilizce dersinde işlediğimiz konuların aynısını yakın zamanda tekrar işleyeceğiz. Present Contininous, Simple Past, am is are, geniş zaman, geçmiş zaman falan. Yılda bir de yeni konu ekleniyor. Her sene aynı konular, her sene aynı konular. İngilizcede değil, matematikte de durum aynı. Her sene kesirleri, bölmeyi, çarpmayı, toplamayı işliyoruz. Belki sadece adları değişiyor. Belki de konuya dair birkaç şey. Yeni bir şey öğrenmek için liseye geçmeniz lazım. Türevler falan o zaman iş daha da karmaşıklaşıyor. Birazdan ona da değineceğim.

Mesela açıları ele alalım. Açıları neredeyse her sınıfta görebilirsiniz. İlkokulda, ortaokulda üçgenin iç açıları toplamı, şunun açısı şuysa bunun açısı budur gibisinden.
Lisede de şu açı x ise şu açı kaçtır? Ya da size karmaşık bir şekil verir, ab= ba yz zy ye diktir gibi bilgiler verir. Temele bakınca her türlü açı buluyorsun. Değişen tek şey kavramlar. Birinde üçgenin iç açılarıyla uğraşıyorsun, birinde iç açıları buluyorsun. Temelde hep açılar.

Başta da size gösterdiğim örnekte sizin on yiirz ego (büyük çoğunluk) diye okumanızın arkasında yatan sebep tam olarak bu. Söz var, icraat yok. Sosyal bilgiler dersinde eşitlik, adaletten bahsediliyor, şimdi cinayet işleyen adama beraat ettiriliyor.

devam edecek…

2020

Bu post için biraz geç kaldığımı biliyorum. Fakat yine de daha ilk aydan bir değerlendirme yapsak?

Bakalım neler olmuş:

-Corona Virüsü (ÇİN)
-Yangın (AVUSTRALYA)
-Deprem (TÜRKİYE)

Ve çok daha fazlası..

Sanki biraz çok oldu değil mi gençler? Demeden önce bakın size ne göstereceğim:

-Doğu Türkistan Katliamı (ÇİN)
-Deve Katliamı (AVUSTRALYA)

-?!?!?!?! (TÜRKİYE)

Aslında her şey gayet yeterince açık ve net. Ne ekersen onu biçersin. Hayatta yaptığınız hiçbir hareket karşılıksız kalmayacak. İyi hareketlerinizle sevap, kötü hareketlerinizle günah mutlaka alacaksınız. Sürekli günah işleyen birisinin hayatı mükemmel olur, oysa ki ölüp gideceksin zaten. Burası gelip geçici! İyi hareketler sergileyen insanların da başına hep kötü şeyler gelir. İnancınız kadar şiddetli sınanırsınız. Fakat bütün bunlara sabreder ve isyan etmesseniz cennet gibi bir ödül var sizlere. Kötü hareketlerinizin cezası da şiddetli olur. Fakat kötü hareketlerinizin cezasını dünyada mı ahirette mi çekeceğiniz belli olmaz. Başınıza kötü bir şey geliyorsa bu sınamak için de olabilir, yaptıklarınızın karşılığı için de. Tabii ki de iyi ve kötüyü seçmek size kalmış bir şey. Neyse ki müslüman bir milletiz. (çoğunluk) Bütün günahlarımızın karşılığını dünya veya ahirette alacağız. Bundan sonra da müslümanlar olarak cennete gireceğiz. Tabii ki de biz de insanız, yanlış yola, doğru yola saparız. Fakat ÇOK DİKKATLİ OLMAMIZ GEREKEN BİR GÜNAH VAR:

Adı kul hakkı. Allah bizlere “bana hangi günahla geliyorsanız gelin, kul hakkıyla gelmeyin.” demiştir. Yani asla HAK yememeye çalışacağız. Birkaç örnek vereyim:

-Sıra kaynatmak

-Torpil (Okullarda para ile öğrenci kayırmak.)

-Dedikodu

-Kumar oynamak

-Adaletsizlik

-Eksik ölçmek (Manavda, pazarda, terazide, tartıda ve genel anlamda)

(Corona virüsü ile ilgili gelişmeleri heyecanla bekliyorum. Umarım sonunda bir çözüm yolu bulunur. )

MUCİZE DOKTOR

Yeni bir dizi eleştirisiyle daha karşınızdayım. Bu seferki dizimiz MUCİZE DOKTOR. Bir çok kişi eminim bu dizinin adını duymuştur hatta severek takip ediyordur. Fakat hekimoğlu da mucize doktor da geçen gün değindiğim “beyin göçü” olayının birer esiri. İkisi de yurt dışından (ç)alıntı. Dizi sektörünün %55 i aşk dizisi, %40 ı dövmeli kırmalı dizi, %10 u da farklı tür diziler. Yani senaryosu bir nebze farklı diziler. Bunların en önemli örneği de mucize doktor. Ekranlarda vurmalı kırmalı diziler reyting rekorları kırıyorken böyle bir dizinin çıkıp hepsini yerlebir edip en üste çıkmasının en büyük nedeni senaryosu. Mucize doktor, otizm ve savant sendromu olan bir adamı konu alıyor aslında. Savant sendromu da kısaca şu şekilde:

Savant sendromu olan insanların zeka seviyesi ortalamadan düşük oluyor. Fakat bir konuda ortalamanın üstünde bilgi sahibi oluyorlar.

Dizimizin baş karakteri Ali Vefa da bu sendroma sahip. Dizinin her bölümünde farklı bir olay oluyor fakat prensibi hekimoğlundan biraz daha farklı.

Hatırlarsanız hekimoğlu dizisinde her bölüm belli tarzda oluyordu. Ayrıca her bölümde bir ana olay oluyordu ve o bölüm olay çerçevesinde yürütülüyordu. (çoğunlukla böyle olduğu için geçenki postta yazmamıştım. Her zaman böyle olmayabiliyor.) Mucize Doktor dizisinde de her bölüm sadece bir can alıcı olay yaşanıyor fakat o olay çerçevesinde gelişen şeyler daha büyük. Yani daha çetrefilli olaylar oluyor. Bunun dışında başka olaylar da meydana geliyor. O gün söyledim mi bilmiyorum, Hekimoğlu dizisinde Ateş Hekimoğlu karakteri poliklinikte çalışmaya başlıyor ve her gün bir hasta bakıyor. Bölümün bir kısmı da bu hastalara bakmakla geçiyor. Fakat ben böyle dedim diye diziyi izlememezlik yapmayın. Fena sarıyor.

Hekimoğlu ile Mucize Doktor’u kıyasladık, birazcık da sadece Mucize Doktor’dan bahsedelim.

Mucize Doktor’u yapan şirket kötü niyetli bir şirket değil. Her bölümde toplumsal bir mesaj veriliyor. Aslında dizinin kendisinde toplumsal bir mesaj var. O da otizmli insanların dışlanmaması gerektiği. Kötü niyetliden kastım şu :
Hemen hemen her kanalda “İyi geceler çocuklar” yazısını görmüşsünüzdür. Fakat tv8 de bu yazı yok. Nedeni ise Tv8’in insanları para olarak görmesi. Yurtdışından (ç)aldığı diziler milyonlarca insan tarafından izleniyor. Açıkçası ablam vasıtasıyla ben de Masterchef’i izledim. Belli bir olay kurgusuyla kurgulandığı için insanın izleyesi geliyor tabii.

Sonuç olarak Mucize Doktor dizisi hem insanların tıp’a olan ilgisini arttırıyor, hem de insanları iyi yönde bilinçlendiriyor. Böyle bir dizinin Türkiye’de en çok izlenen dizi olması da cabası..

YUNUS EMRE SÖZLERİ

Bugün ekstradan bir blog yayınlamaya karar verdim. Bu blogda yunus emrenin sözlerini vereceğim. Kendisinin hayat hikayesi şu şekilde :

Yunus Emre, 1238 senesinde Eskişehir’in Sivrihisar beldesinde dünyaya geldi. Doğduğu dönem Anadolu’da düzenin bozulduğu, Moğol akınlarının Türk yerleşkelerini tehdit ettiği, kıtlık-kuraklık gibi pek çok doğal afetin yaşandığı bir zamandır.

Bu olaylar Yunus Emre’nin hayata bakış açısına yansımıştır. Yunus’un okur-yazarlığına dair kesin bir bilgi bulunamamıştır. Kendisi Taptuk Emre’nin dervişidir ve hayatının bir kısmını Hacı Bektaşi Veli’nin yanında geçirmiştir.

Yunus Emre’nin iki büyük eseri vardır; Divan ve Risalet-ün Nushiyye. Divan’da şiirlerini toplamıştır. Aruz ve hece ölçüsü ile yazılan bu eser yedi nüsha olarak kendi içerisinde farklı bölümlere ayrılmıştır. Risalet-ün Nushiyye ise Nasihatler Kitabı anlamına gelen bir eserdir ve mesnevi biçminde yazılmıştır. 1307 senesinde kaleme alınan eser aruz ölçüsü ile yazılmıştır. Eserin günümüze ulaşmış bilinen beş nüshası bulunmaktadır.

Yunus Emre, 1321‘de hayata gözlerini yumdu. Mezarının yeri kesin olarak bilinmemektedir.

Yaratılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü.

Zulümle zenginleşenin, sonu berbat olur.

Türlü türlü cefanın adını aşk koymuşlar.

Aşık olamayan adem benzer yemişsiz ağaca.

Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.

Ölümden ne korkarsın, korkma ebedi varsın.

Az söz erin yüküdür, çok söz hayvan yüküdür.

Kimde bir güzellik varsa bilsin ki ödünçtür.

Dervişlik dedikleri hırka ile tac değil

Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil

Durmuş marifet söyler, erene Yunus Emrem

Yol eriyle yoldadır, yolsuza yoldaş değil

Biz gelmedik dava için,

Bizim işimiz sevda için,

Dostun evi gönüllerdir,

Gönüller yapmaya geldik

Yakın zamanda güzel bir post paylaşacağım!

BEYİN GÖÇÜ

Bugünkü konumuz beyin göçü.

Beyin göçü, kişilerin kendi ülkeleri dışında bir ülkede herhangi bir dalda çalışmaları veya o dalda eğitim görmeleridir.
Mesela türkiyede başarılı olup yurt dışındaki bir üniversiteye giden öğrenciyi düşünün. İşte bu öğrenci beyin göçü yapmış olur.


Beyin göçü ülkelere maddi olarak zararlı olsa da asıl zararı ülkenin bilim, sanat, teknoloji ve benzeri konularda diğer ülkelerden geri kalmasını sağlar. Çünkü kendi ülkesinde çalışmayan birisi o ülkeye katkı sağlamaz tabii ki. Türkiye de oldukça beyin göçü veren bir ülke. Başarılı öğrenciler ya iş bulma çabasında ya da yurt dışında. Pek tabii kabak gibi ortada kalanlar var. Tüm başarıları zayi olan insanlar da mevcut. Bazı insanlar insanların ayağına dolanıp iş aramaktansa yurt dışında iş bulmayı daha kolay buluyorlar ve böyle de yapıyorlar. Böylece beyin göçü gerçekleşiyor.

Aslında beyin göçünü engellemek için biraz geç kaldık. Nasıl mı?
Beyin göçünün bir toplumun geri kalmasını sağladığını söylemiştik. Türkiye de zamanında oldukça beyin göçü verdi ve toplumsal açıdan geri kaldı. Geri kalan bir toplumda yeni iş fırsatlarının ortaya çıkması zorlaştı ve dolayısıyla ülke, daha fazla beyin göçü vermeye başladı. Kısaca beyin göçü beyin göçünün kapısını açıyor.

İşte sizlere beyin göçünün zararları:


1- Ülkede cahil insanlar yetiştermeye yardımcı oluyor.

2-Refah seviyesi düşüyor.

3- Ülke ekonomik olarak zarara uğruyor.

4- Ülke siyasi olarak zarara uğruyor.

5- Ahlaksız bir toplum oluşuyor, ahlak ilkelerini köreltiyor.

Peki, beyin göçünden korunmak için ne yapılması lazım?

1- Bol bol kitap okuyun. Hayatta size en çok bilgi katacak şey kitaptır. Hatta aşağıya yazacağım tüm maddeleri yapmak yerine sadece kitap okusanız bile beyin göçünden korunabilirsiniz. Kitap okumak sizin konuları daha iyi anlamanızı sağlar. Konuları daha iyi anlayan birisi kolay kolay cahilleşmez. Sizin insanlara karşı olan üslubunuzu düzeltmenize yardımcı olur. Sizi anlayışlı bir insan yapar. Dolayısıyla 1,2 ve 5. maddelerde sizin etkiniz olmamış olur. Ahlaklı ve akıllı bir toplumdan akıllı ve kurnaz fikirler çıkar. Böyle bir toplumda da ekonomik ve siyasi bir zarar meydana gelmez.

Cümleler zihnimize gerçekleri çakan çivilerdir..” (Diderot)


2-Anlayışlı bir insan olmaya çalışın. Empati ve hoşgörüden kimseye zarar gelmez.

İncinsen de incitme.” (Hacı Bektaş-ı Veli)

“İlim ilim bilmektir
İlim kendini bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır?”
(Yunus Emre)

3- Popüler kültürden uzak durun. Herkesin yaptığı bir şeyi sizin yapmanıza gerek yok. Ters olun, fark yaratın.

“Bir insanın ulaşabileceği en yüksek düzey, kendi inanç ve düşüncelerinin bilincine varmak, kendi kendini tanımaktır.” (Goethe)

Sonuç olarak her ne olursa olsun, kendinizden ödün vermeyin ve unutmayın:
Büyük değişimler her zaman küçük farklılıklar ile başlar..

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın