Havanın esrarı, gecenin ışığında yanan aklındaki düşünceleri çeliyordu. Bu gecede bir tuhaflık var gibiydi. Sanki, yeni ve çok esrarengiz bir vaka geliyordu.
Dedektif Ahmet Sümbüllütekin, dünden kalan işlerini halletmek için ofise gelmişti. Ancak işleri sandığından daha da uzamış ve geceye kalmıştı. Şimdi de bütün işlerini bitirdiği için gazete okuyordu. Birazdan eve doğru harekete geçecekti.
Birden, sokaktan gelen sesle irkildi. Oturduğu yer çok tekin değildi. İnsanlar buraya çok nadir gelirlerdi. Aniden gelen silah sesleriyle hemen sokağa atıldı. Ancak artık çok geçti, olan olmuş, ölen ölmüştü. Bu kısa ve esrarengiz ölümü araştırmak isteyen Ahmet Sümbüllütekin, olayını yaşandığı yere doğru hareket etmeye başlamıştı. Ölen kişi, başından aldığı sert bir darbeyle yere yığılmıştı. Deliklere bakılırsa kendisine iki defa ateş edilmişti. Ayrıca üzerinde kan olmadığı belli olan, garip, mavimsi bir madde vardı. Ahmet Sümbüllütekin, bu vakayı çözmek için araştırmalara başladı. Kan izlerini dikkatle inceledi ve katilin cesedi sürüklemeye çalıştığını, ancak kendisini görünce koşmaya başladığı kanısına vardı.
…
Aradan iki gün geçmişti. Ahmet Sümbüllütekin, araştırmalarını sürdürüyordu. Birden içeriye boylu poslu, saçları uzun, mavi gözlü bir adam çıkageldi.
-Dedektif, kardeşim Mehmet, öldürüldü!
-Önce biraz oturun, soluklanın. Olayı baştan anlatın. Nerede öldü, nasıl öldü? Bütün bunları bilmem gerekiyor.
-S..Siz de duydunuz! Dün, sizin ofisinizin hemen dibinde, vahşice katledildi!
Ahmet Sümbüllütekin, bir anda irkildi. Doğrusu, kendisi hiç böyle bir çıkış beklemiyordu.
-Peki, nasıl oldu?
-Durun, size olayı baştan anlatayayım.
Biz kardeşimi evlatlık olarak aldık. Ailesi ona çok kötü bakmıştı. Her yeri yara bere içindeydi. Yaklaşık 15 yıl boyunca kendisi bizimle birlikte yaşadı. Bundan sonra, evden düzenli aralıklarla çıkmaya başladı. Nereye gittiğini bilmiyorduk. Bize haber vermeden her gün dışarıya çıkıyor, sonra gece yarısı tedirgin bir şekilde eve geliyordu. Kendisine engel olmaya çalıştık, ama başarılı olamadık. En son babam dayanamadı ve kardeşimden bıktığını söyledi. O günden sonra da kardeşim evden kaçıp gitti. Bir daha da asla bulamadık. Fakat dün gece, vahşice öldürüldü! Ben de haberlerden öğrendim. Ç..Çok zor durumdayım. Lütfen bana yardım edin.
-Pekala, şimdi sizlere birkaç soru soracağım. Öncelikle, kardeşinizin gittiği yer ile ilgili bir bilginiz var mı?
-Hayır, fakat çok uzaklara gitmiyordu. Birkaç saat içinde dönüyordu.
-Babanız sinirli biri midir? O gece kardeşinize bağırmasındaki sebep nedir?
-Bilmiyorum. Aslında çok sinirli bir insan değildir. Ara sıra alkol kullanması dışında bildiğim kötü bir alışkanlığı da yoktur.
-Neden aileniz çocuğunuzun gitmesine engel olmadı?
-O gece annem evde değildi. Babamsa çok sinirliydi. Zaten o siniri yüzünden kardeşim gitti ya…
Yeni gelen müşteri, bunu duyduktan sonra ağlamaya başladı. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da kardeşinin öldüğüne dert yanıyordu.
-Pekala. Bu yeni meseleyi çözmek için elimden geleni yapacağım. Ancak siz yine de moralinizi yüksek tutun. Dedi Ahmet Sümbüllütekin.
Müşteriyse cevap vermeden ağlaya ağlaya çıkıp gitti.
…
Ahmet Sümbüllütekin, bir yandan çok yoğun olarak çalışıyor, bir yandan da bu olaya neyin sebep olacağını düşünüyordu. Birden aklına, cinayetin işlendiği yerdeki garip mavi sıvı geldi. Bu sıvının ne olduğunu araştırmaya başladı. Aklına, bunun bir zehir olabileceği fikri geldi. Ancak bu, çok gereksiz ve saçma olurdu. Neticede bir insana hem zehir içirip hem öldürmek akıl karı değildi. Belli ki çocuk, hem eski ailesi tarafından, hem de yeni ailesi tarafından çok dışlanmıştı. Aklına, katilin eski ya da yeni aileden birisi olabileceği geldi. Fakat daha detaylı bilgi almak için, ofisinin çok yakınındaki olay yerini incelemesi gerekiyordu. Ancak polisler, suç mahalline girmelerine izin vermedi.
-Üzgünüm ancak buraya giremezsiniz. Burası bir suç mahalli.
-Ben de tam bunun için gelmiştim. Dedektifim ve eğer izin verirseniz sizlere ölen kişi hakkında önemli bilgiler aktarabilirim.
-Maalesef girişinize izin veremem.
Ahmet Sümbüllütekin, araştırma iznini uzattı.
Çok ciddi bir şekilde,
-Bu, girmeme yardımcı olur mu acaba? Diye sordu. Sonra da suç mahallini incelemeye başladı.
Suç mahallinde gördüğü kadarıyla olay yerinden gittiğinden beri değişen bir şey yoktu. Buradan kan ve doku örnekleri aldı. Ayrıca küçük bir şişenin içine bu garip mavi sıvıyı koydu. Bütün bunları, laboratuvarında bizzat kendisi araştıracaktı. Polislere sordu:
-Sizler, henüz bir şeyler bulabildiniz mi?
-Görgü tanıklarıyla konuştuk. Söyledikleri kadarıyla cinayetin işlendiği saatte elektrikli testere sesleri duyulmuş ve kurban ölmeden önce bir motor sesi duyulmuş. Çıkarımlarımıza göre katil, motorsiklet ile kaçmış.
Ahmet de kendi bildiklerini polislere aktardı. Ofisine dönünce de tüm bu bildiklerini düşünmeye başladı. Bir yandan tüm bu olanları düşünürken, bir yandan da bu garip mavi sıvının ne olduğunu düşünüyordu. Olay yerinden kaçarken katil, motor kullanmıştı. Bu sıvı antifriz olabilirdi pekala. Fakat etraflarında yetişen yaban mersininin suyu olma ihtimali de vardı. Ahmet, bunu bir süre düşündü.
…
Ahmet kan ve doku incelemesi yaparken, birden kanın içinde yüzen yapışkan bir madde olduğunu farketti. Tabii ya! Nasıl düşünemezdi! Bu, kesinlikle bir reçineydi. Belli ki ağaç önceden kesilmiş, reçinesi de alınmıştı. Fakat bu reçine, neden kurbanın kanındaydı? Ahmet, bunu düşünmeye başladı. Bir süre düşündükten sonra, bir hipotez çıkardı:
Kurban ölmeden önce katil, etraftakiler kendinden şüphelenmesinler diye ağacı kesmeye başlamış. Etraftakilerin yavaş yavaş gittiğini görünce, önce kurbanın kafasına bayılması için vurmuş, sonra da testereyle vahşice öldürmüş.
Peki, bu mavi sıvı neyin nesiydi? Bir süre düşündükten sonra, bunun cinayetle bir ilgisi olmadığı kanısına vardı. Neticede cinayet zehirleyerek değil öldürülerek işlenmişti. Bir süre düşününce, aslında ölen çocuğun gizlice gittiği yerin eski ailesinin yanı olabileceği gelmişti. Belki de her gece gizlice eski ailesinin yanına gidip geliyordu. Belki de, sadece dolaşıp geri geliyordu. Bütün bunların hepsi mümkündü. Ofiste bunları düşünürken, kapı çaldı. İçeriye, daha önce de gelen, kurban’ın abisi girdi.
-Selam Dedektif. Ahmet ile alakalı elime çok güçlü bir bilgi geldi.
-Bana da aktarabilir misin?
-Kurban, silahla değil, zehirlenerek öldürülmüş. Bilinen bilgilere göre, kanlar başka bir kişiye aitmiş.
Ahmet Sümbüllütekin, bu bilgi karşısında tatmin olmuştu. Yüzünden, ne kadar mutlu olduğu anlaşılabiliyordu.
-Bu bilgi için teşekkürler. Birkaç saat içerisinde araştırmam bitmiş olacak. Emin ol, bu olay seni olduğu kadar beni de şaşırttı.
…
Aradan birkaç saat geçti. Kurbanın abisi, tekrar ofise gelmişti. Ahmet Sümbüllütekin, olayı anlatmaya başladı:
-Kardeşin buraya, belli ki bir şeyler aramak için gelmiş. Gelirken de yanına, ne olur olmaz diye de bir tabanca almış. Ardından karşısına çıkan ilk kişi kardeşine saldırmaya çalışırken kardeşin hemen silaha dayanmış ve karşıdakini göğsünden yaralamış. Bundan sonra karşıdaki kişi, kendisinin öldürdüğü belli olmasın diye önce kurbanı bayıltmış. Sonra da zehri kurbana içirip kurbanı sürüklemeye başlamış. Ancak kendisine farklı yerlerden ateş açılınca motora binip uzaklaşmak için kaçmaya başlamış. Motora binince tekerlekleri patlamış. Sonra motoru süremeyeceğini anlayıp bir yere saklanmış. Tehlike geçince de motoru kullanamayacağı için gece ormanda kalmaya karar vermiş. Yanındaki testereyle de ağacı kesmiş ve eline reçine yapışmış. Bundan sonra ön taraftan tekrar kendisine ateş açılmış. O da gerisingeri kardeşinin olduğu tarafa doğru koşmaya başlamış. En son aldığı darbeler sonucunda ölen kardeşinin olduğu yere yığılı kalmış. Ateş açan kişi, ölmediğini görünce de katile iki el daha ateş sıkmış, sonra da kayıplara karışmış. Bu arada, gazetelerden edindiğim bilgilere göre kardeşin geceleri ailesinin yanına, bir sığınağa gidiyormuş. Sığınaklar yıkılınca, ailesi civarda bir yerlerde kalmaya başlamış. Kardeşin de oraya, ailesini bulamadığı için aramaya gitmiş.
-Peki, o mavi sıvı neydi sence?
-Belli ki, profesyonelce hazırlanmış bir zehirdi. Kimin böyle bir suikast hazırladığı bilgisi ise hala gizemini koruyor.
Mavi bir sıvı içen kurbanın abisi şöyle dedi:
-Efendim? Bir şey mi dedin?
SON